30 Mart 2013 Cumartesi
28 Mart 2013 Perşembe
Osmanlı Kültür ve Medeniyeti dersimizden notlar...'Gönlü gönlümüzün içindedir.'
Fatih Sultan Mehmet zamanın alimlerinden Ebu'l Vefa hazretlerini ziyaret etmek ister, lakin red cevabı alır, olabilir der. İkinci kez aynı talepte bulunur ancak aldığı cevap aynıdır. Biraz mahzun olur Fatih'imiz. Aradan biraz zaman geçince tekrar haber yollar, ziyaret talep eder, yine aynı cevabı alınca yanındaki vezirine 'bunun bir hikmeti olmalı, hazırlan gidiyoruz' der. Dergâha yaklaşırken padişahı gören talebeler hocalarına haber verirler. Ebu'l Vefa hazretleri dergâhın kapısını kilitler. Fatih kilitli kapıyla karşılaşınca vezirine dönüp 'gördün mü vezirim, kimsenin açamadığı koskoca İstanbul'un kapılarını açan Fatih, bir gönül ehlinin kapısını açamadı' der ve vezirini içeri yollar 'neden ziyaretimizi kabul etmediğini öğren' diyerek kapıda bekler. Vezir içeri girdiğinde Ebu'l Vefa hz. onu ağlayarak karşılar ve şunları söyler: ' Padişahımızın gönlü, gönlümüzün içindedir. Lakin ziyaretimize gelip sohbetimizi dinlerse kalbi burada huzur bulur ve hep gelmek ister, o bir devlet reisidir. Cihad, asker eli ve dua eli ile kazanılır. Her geldiğinde de evlatlarımıza hediyeler getirir ve onlar da yavaş yavaş dünyaya meylederler, dünyaya gönül verenlerin ise duaları kabul olmaz. Böylece ellerden birisi kırılmış olur, biz kendisine her daim duacıyız. Bunu böyle iletirsiniz' diyor.
Cehenneme Bak!
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.” (Tâhâ, 127) |
Rasûlullah (sav) buyurdular: “Cehennem ehlinden azâbı en hafif olan kimsenin iki ayağının altına (ateşten) ayakkabılar konulur da onun hararetiyle başında beyni kaynayıp fokurdar.” (Buhârî, Rikak, 51; Müslim, Îmân, 363; Tirmizî, Cehennem, 12; Nesâî, İstiaze, 62; Müsned, IV, 271, 274) |
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Allah Teâlâ Cebrâil (as)’ı çağırdı ve onu cennete gönderdi. “Cennete ve orada cennetlikler için hazırladıklarıma bir bak.” buyurdu. Cebrâil gidip geldi ve: “Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek.” dedi. (Allah Teâlâ) cennetin etrafını hoşa gitmeyecek şeylerle çevirdi. Sonra “Git ona bir daha bak!” buyurdu. Cebrâil (as) gidip ona bir daha baktı. Sonra: “Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek.” dedi. Sonra onu cehenneme gönderdi ve: “Cehennem ve cehennem ehli için hazırladıklarıma bir bak.” buyurdu. Cebrâil cehenneme gidip döndü ve: “İzzetine yemin olsun, onu işiten hiç kimse oraya girmeyecektir!" dedi. Allah cehennemin etrafını şehvetlerle kuşattı. Sonra da: “Git ona bir daha bak!” buyurdu. O da gidip ona baktı. Döndüğü zaman: “ İzzetine yemin olsun, tek kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!” dedi. (Ebû Davud, Sünnet 25; Tirmizi, Cennet 21; Nesai, Eyman 3, (7, 3)) |
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) es-Sabûr: Çok sabırlı olan, günahkar kullarını cezalandırmakta acele etmeyen, onların kendisine dönüşü için zaman tanıyan demektir. |
Kısa Günün Kârı Akıllı kişiye gereken, azâba ve (mânevi) körlüğe sebep olacak işlerden sakınmaktır. Azâbın en şiddetlisi de Vehhâb olan Allah’tan ayrı kalma azâbıdır. |
Lügatçe izzet: Büyüklük, yücelik, ululuk. |
23 Mart 2013 Cumartesi
Hiç Şikâyet Etme!
|
21 Mart 2013 Perşembe
Nice Ateşler Gülistan Olur
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“De ki: Ben, dîni Allâh’a has kılarak ihlâslı bir şekilde O’na kulluk
etmekle emrolundum.”(Zümer, 11)
|
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Kırk sabah Allah için samîmî davranan kimsenin hikmet menbâları
(kaynakları) kalbinden diline çıkar, ulaşır.” (Münâvî, VI, 43)
|
|
Allah Teâlâ kudsî bir hadîste şöyle buyurmuştur:
“İhlâs, Benimle kulum arasında mukarreb (yaklaştırılmış) meleğin ve
gönderilmiş (mürsel) peygamberin kavrayamayacağı bir sırdır. Ben, cemâl ve
celâl sıfatlarımın tecellîsiyle ihlâslı kullarımın kaplerini süslemeyi
üstlenirim.” (Irakî, Muğnî, IV,
376)
Bağdat’ta bakırcılar çarşısında büyük bir yangın çıkmıştı. İki çocuk,
yanmakta olan dükkânların birinde mahsur kalmıştı. Çocuklar “İmdât!” diye
feryâd etmelerine rağmen, alevler çok şiddetli olduğundan hiç kimse
kurtarmaya cesâret edemiyordu. Çocukların ustası ise dışarıda çâresizlik
içinde:
“–Kim çocukları kurtarırsa ona bin altın vereceğim!” diye nidâ ediyordu.
O sırada oradan geçmekte olan Ebu’l-Hüseyin Nûrî Hazretleri, bu hâdiseyi
görünce hemen büyük bir şefkat ve merhametle ateşin içine daldı. Ateş, sanki
ona gülistân oluverdi. Hazret-i Pîr, herkesin hayret dolu bakışları arasında,
çocukları alevlerin ortasından Cenâb-ı Hakk’ın inâyetiyle sağ-sâlim kurtardı.
Çocukların ustası, büyük bir sevinç içinde Ebu’l-Hüseyin Nûrî
Hazretleri’ne altınları takdîm etti. Hazret-i Pîr ise birden kaşlarını çattı
ve şöyle dedi:
“–Sen altınlarını al ve Allâh Teâlâ’ya şükret! Şâyet ben şu yaptığımı
Allâh için değil de, maddî bir karşılık ümîdiyle yapmış olsaydım, çocukları o
alevlerin içinden aslâ çıkaramazdım!”
Bu misalde de görüldüğü gibi, ihlâs bereketiyle nice ateşler gülistân
oluverir. (Osman Nûri Topbaş, Faziletler
Medeniyeti-1,Erkam Yay.)
|
|
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel
İsimleri)
en-Nâfi’: Hayır ve menfaat
verici şeyleri yaratan, iyiliğe ve maksuda ulaştıran, kulunu hayra ve iyiliğe
yönelten kapıları açan, ahretine faydalı olacak şeye kavuşturan demektir.
|
|
Kısa Günün Kârı
İhlâs, zor elde edilen ve zor muhâfaza edilen bir cevherdir ki, kıymetini
Allâh’tan başka kimse takdîr edemez. Zîrâ kalb pencereleri Allâh’a açıktır.
İhlâs, kulu dünyâda ve âhirette yüksek mertebelere nâil kılan ve Allâh’a
yaklaştıran ulvî bir haslettir. Allâh Teâlâ, ihlâstan mahrum amelleri kabûl
etmez. Ucub (kendini beğenme) ve riyâ gibi kalbî hastalıklarla yapılan
ameller, kıyâmet günü, eskiyip dökülmüş bir paçavra gibi sâhibinin yüzüne
çarpılır. İhlâsa ise Allâh Teâlâ bereket lutfederek kulunun azını çok yapar,
ömrünü uzun ve feyzini dâim kılar.
|
|
Lügatçe
ihlâs: 1. Halis, temiz,
doğru sevgi. 2. Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk bağlılık.
gülistân: Gül bahçesi, güllük. |
9 Mart 2013 Cumartesi
SUBLİMİNAL MESAJLAR
25.KARE
VE
KANDIRAN KUTU
25.Kare
Nedir,25.Kare ile neler yapılabilir,Bilinçaltı kontrol ve 25.Kare.
Gözümüz saniyede 24 kare algılayabiliyor..
25. kare ise beynimize yazılıyor. İşte bu sistemin adıda 25. Kare.
Gözümüz saniyede 24 kare algılayabiliyor..
25. kare ise beynimize yazılıyor. İşte bu sistemin adıda 25. Kare.
Ve
daha fazla bilgi için seminerimize katılımlarınızı bekleriz.
TARİH:
14.03.2013 / PERŞEMBE
YER:
MAHMUT SAMİ RAMAZANOĞLU CAMİİ
KONUŞMACI:
EĞİTİMCİ YAZAR RABİA GÜLCAN KARDAŞ
4 Mart 2013 Pazartesi
DUYURU
SOSYAL SORUMLULUK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)